yıllarca gece gündüz demeden çalışan ve başarı primi aldığı gün işten kovulan bir banka şube müdürünün yazdığı kitap ilginç olaylarla dolu.
“Eve geldiğimde 7 yaşındaki çocuğum işten çıkarıldığımı duyunca bankanın verdiği kumbarayı bizden habersiz paramparça etmişti, aynı bankanın yüreğimde paramparça olduğu gibiydi durum. ‘Neden kumbarayı kırdın kızım?’ dediğimde; ‘Bu banka hani çocuk bankacılığı yapıyordu diyordun, bizi sevse babasını işsiz bırakmazdı!’ sitemiyle, ‘Seni işsiz bırakan bankanın kumbarasını istemiyorum!’ cevabını aldım…”
Bu sözler sabah son 6 aylık başarılı performansından dolayı primle ödüllendiren, akşam ise performans düşüklüğü nedeniyle işten atılan özel bir banka şube müdürü tarafından kaleme alınan “MOBBİNG BANK SKANDALBANK’IN SKANDALLARI” kitabından sadece bir bölüm.
Önder Karaçay, genç ve deneyimli bir bankacı. Yıllarca çalıştığı bankada hep başarıdan başarıya koşmuş, her şubede bankasını en iyi şekilde temsil etmiş.
Sonra Önder Karaçay’ın ve ailesinin kaderi bir bölge müdürü tarafından yeniden yazılmış.
Yani sabah başarılı olan ve bu nedenle prim alan bankacı, akşam bölge müdürünün talebi ile başarısız kabul edilip işten çıkartılmış. Önder Karaçay’ın, aylarca süren iş arama çalışmaları maalesef bir sonuç vermemiş.
Halen işsiz olan Önder Karaçay, oturup yaşadıklarını kitap haline getirmiş.
Kaderleri iki dudak arasında
Aslında Karaçay’ın kitabında yazdıkları yıllarca bankacıların sorunlarını dile getiren bir gazeteci olarak bana şaşırtıcı gelmedi.
Çünkü bankacılık sektörü çalışanları gerçekten Türkiye’de büyük haksızlığa uğruyor.
200 bin bankacının kaderi tek bir bölge müdürü tarafından değiştirilebiliniyor.
İşten çıkartılan bir bankacı kolay kolay iş bulamıyor.
Çünkü bankaların kendi aralarında yaptıkları gizli ve ahlaksız bir anlaşma var, işe almıyorlar.
Yani bir bankanın işten çıkarttığı kişi hele ki bankası aleyhine dava açmışsa o kişi ceza olarak açlığa ve sefalete mahkûm ediliyor.
İşte Önder Karaçay’ın kitabından bazı bölümler. Bankacılığın görünmeyen karanlık yüzü:
* Bir gün üretici bir firmaya ziyarete gittim. Derdim üretici bulmak, istihdam artsın, ihracat artsın, dış satım ve gelir artsın, eşit paylaşım artsın diye çabalıyordum. Kapıda şöyle yazıyordu: “Bankacı ve dilenci giremez!” Utanmıştım kendimden. Biraz zorladım, patronla konuşmak istiyorum dedim. İstemiyor dediler. Üretime kredi vereceğiz diyerek, ilk ipoteğin var mı diye soranlarla bizim işimiz yok dediler. Bunu da yaşamak zorunda kalmıştım. Ne umutlarla gidip dilenci durumunda geri dönmüştüm. Üzerime dilenci olmayan bankacı mı yazsaydım diye düşündüm. Oysa bir zamanlar millî bankacılık varken biz her kapıya randevusuz giderdik, hatta neden gelmiyorsunuz diye de sitem edilirdik.
* Ülkemizde finansal terör vardır ve diğer sorunların sebebi de finansal terördür. 35 yıldır süren bu oyun son 13 yılda en büyük darbeyi halkı direkt borçlandırarak yapıştır. Halkın istekleri yerine sermayenin istekleri halkın isteği gibi sunulmuştur.
* Günde şu kadar tutarda şu kadar adet bireysel kredi satacaksın diyen ve bana baskı ve şiddet uygulayanlar sebebiyle bu bireysel kredinin nasıl olduğunu ve neler yaşandığını da anlatmakta çok faydalar olacak. Bireysel kredi ve kredi kartı tam bir uyuşturucu morfin gibi alışan müşteriler aldıkları bu paraları hemen alışveriş merkezlerinde ve teknoloji aletleri satın alarak veya başka ihtiyaçlarına kullandıklarından hemen bitmekte yeni kredi talebi ile şubeye gelmekteydiler. Buna aslında banka alıştırmıştı. Bir kredisi bitmeden yeni kredi veriyor, öncekini kapatıyor yenisini kullandırıyordu. Yaniahtapotun kolları, ağına düşürdüğünü bırakmıyordu. Gözlerimizin önünde çaresiz ekmek parası gereği çalışmak zorundaydık. Yalnız bu vicdansızlığa karşı çıkan birkaç kişiden biriydim. Söz konusu üretim veya ticari kredi olduğunda kredi almak mümkün olmuyordu. SMS ile 30-50 bin TL sadece kimlikle kredi verilirken, ticaretle iştigal eden ve küçük üreticilere 10 bin TL kredi veremiyorduk. Bu şu anlama geliyordu. Kötü niyetli bir bankacılık niyetiydi. Ve küresel sermaye denen o para neyse o satılıyordu. Yalnız geri dönüşümü, üretim ve istihdam sağlayan kredi olarak değil ipotek, taşıt rehini teminatlı ve bireysel kredi ile kredi kartı olarak para dağıtılıyordu âdeta
* Çiftçilik yapan ve evini, tarlasını ipotek eden insanlarımızı geziyorum, bankalardan dert yanmayan bir tane üretici yok. Çoğu üretimi bıraktı. Bu nasıl bir vahşettir.
Kaynak: Yeniçağ gazetesi
Banka CEO’sunun Evi Neden Yok?
Türkiye’nin gündeminde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran var. Hakan Aran, Antalya’da gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında kiralardan yakınıyor. Aran, 12.500...