Gerek yazılarımda gerekse de Paramedya TV YouTube yayınlarında söyledim: Faiz düşerken tahvil fiyatı artar!
İşte bu nedenle, faiz indirim döngüsü başlangıcı öncesi tahvil ya da tahvil içeren borçlanma araçları fonu alırsanız ciddi getiri elde edersiniz.
Öyle de oldu.
Bugün itibariyle,
Tahvil (borçlanma araçları) fonlarının yıllık TL vadeli mevduat faizi EŞLENİĞİ;
Günlük (dün itibariyle) %200 ila %230 arasında,
7 Günlük (geçen hafta itibariyle) %100 ila %120 arasında,
30 günlük (geçen ay itibariyle) %80 ila %100 arasında gerçekleşti.
Ancak, MAALESEF Türkiye’de bireysel yatırımcı (özellikle küçük yatırımcılar) doğrudan tahvil alamıyor.
Bankalar başta olmak üzere, bu işten finansal kurumlar NEMALANIYOR.
Bireysellerin iki seçeneği var.
Özel bankacılık müşterisi iseler, yani 10 milyon TL civarı paraları varsa bankalardan komisyon ödeyerek doğrudan tahvil alabiliyorlar. Lakin bu komisyonlar doğrudan tahvil alım kazancını aşağıya çekebiliyor. Çünkü bankaların bireysele tahvili cari fiyattan satması demek; ileride faiz düşüşünden kazanacağı getiriden vazgeçmesi anlamına gelir. İşte bu nedenle bankalar, tahvilin cari fiyatının üzerine komisyon adı altında ciddi prim koyarlar.
Diğer bir seçenek ise, tahvil içeren borçlanma araçları fonlarına yatırım. Burada ise bireyseller tahvil tercihinde bulunamıyor, kendilerini fon yöneticisinin kararlarına terk ediyorlar ve üstüne üstlük ciddi bir fon yönetim payına katlanıyorlar.
KESİNLİKLE ve artık Türkiye’de bireysellerin doğrudan tahvil alıp satabileceği bir platformun teşkil edilmesi lazım.
Özellikle SPK yönetiminin ve geldiğini günden bu yana etik ve etkin bir yönetim tesis eden Ömer Gönül’ün bu ihtiyaca olumlu bakacağına inanıyorum, hatta eminim.
Ayrıca, bireysellerin doğrudan tahvil alıp satabilmesi ekonomi yönetimi açısından ciddi fayda yaratıcı sonuçlar doğuracaktır.
Nedir bunlar?
Finansal okuryazarlık gelişir. Sermaye piyasalarının hisse senetlerinden ibaret olmadığı anlaşılır ve faiz ile şirket kalitesi ilişkisi çerçevesinde risk primi algısı yatırımcıların kafalarında net olarak şekillenir.
Bankacılık ağırlıklı finansman arayışı yerine şirketler tahvile dayalı finansman arayışına yönelerek; sermayenin tabana yayılmasına katkıda bulunur. Öyle ki; bankaların müşterilerin etinden ve sütünden yararlanma devri sona erer.
Enflasyon beklentisi doğrudan 5 ve 10 yıllık tahvil gösterge faizleri üzerinden şekillenir. Kimin katıldığı belli olmayan piyasa beklenti anketlerine gerek kalmaz.
Faiz indirim döngüsü kapsamında tek başına para politikasının yetersizliği tahvil yatırımcıları tarafından net olarak anlaşılır. Politik risklerin tahvil satışına neden olacağı, yapısal reform olmaksızın tahvile sürdürülebilir talep gelmeyeceği net olarak anlaşılır.
Faiz düşüş döngüsünde, davranışsal olarak Türkiye’de belirginleşen Dolarizasyon eğilimi kırılır. Dolar tutan tasarruf sahipleri TL tahvillere geçme alternatifinden faydalanır.
5 ve 10 yıllık tahvil yatırımları faize düğüm atar. Bu ise parasal politika setinin teorinin yanında pratik istikrarına katkı sunar.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN