TEPAV’ın tebliğler serisinde yayımlanan, Türk-Alman Üniversitesi’nden iktisatçı Prof. Dr. Aykut Kibritçioğlu’nun araştırmasında, Türkiye’de maaş ve ücretlerin asgari ücret düzeyine yakınsama eğilimini ve bu durumun gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkileri ele alındı.
Araştırmaya göre, 2001 yılında asgari ücretin 3,9 katı seviyesinde bulunan ortalama memur maaşı 2023’te 1,4 katına indi. İmalat sanayiindeki ortalama ücret ise 4,7 katından 2022’de 1,8 kata geriledi.
Çalışmada, Türkiye’de asgari ücretin, özellikle son yıllarda artan enflasyonist baskılar altında, geniş bir çalışan kesimi için en düşük geçim standardı olarak belirlendiği vurgulandı. Ancak, asgari ücretin zamanla yükseltilmesi karşısında, diğer ücret ve maaş gruplarının yeterince yükseltilmemesi, ekonomideki pek çok maaş ve ücretin asgari ücrete doğru yakınsaması eleştirisini doğurduğu ve bu durumun yüksek enflasyon ortamında geniş bir kesimin reel gelirlerinde kayıplara yol açtığı dile getirildi.
Kibritçioğlu’nun araştırmasında, kamu çalışanları, akademisyenler, imalat sanayi işçileri ve SGK emeklileri gibi farklı gelir gruplarının maaşlarının asgari ücret ve kişi başına düşen milli gelirle (GSYİH) ilişkisi incelendi. Sonuçlar, 2000’li yıllardan itibaren (özellikle 2014 yılından itibaren) maaşların genel olarak asgari ücret seviyesine gerilediğinu ve bazı durumlarda bu seviyenin de altına düştüğünü gösterdi. Araştırma, özellikle emeklilerin aylıklarının ve imalat sanayi ile kamu çalışanlarının maaşlarının asgari ücretin yanı sıra kişi başına düşen milli gelirin de altında kaldığını ortaya koydu. Bu olumsuz gelişme, çalışmada aylıkları dikkate alınan yaklaşık 20 milyon aktif ve pasif SGK sigortalısını kapsadı.
“Çoklu asgari ücret sistemi” uygulanabilir
Prof. Kibritçioğlu, mevcut sosyal güvenlik ve asgari ücret sisteminin yeniden ele alınarak çalışanlar lehine reforma tabi tutulması gerektiğini savunurken, çalışmasında, daha adil bir gelir dağılımı sağlamak amacıyla “çoklu asgari ücret sistemi” gibi yenilikçi politikaların uygulanmasını önerdi. Bu sistem, farklı unvanlar ve gerekli vasıflar için farklı asgari ücretler belirlemeyi ve bu ücretleri enflasyon ile kişi başına ekonomik büyüme oranlarına göre düzenli olarak güncellemeyi öngörüyor. Örneğin, Türkiye’deki kamu ve vakıf üniversitelerinde akademik unvanlara göre kurulacak bir pilot maaş skalasının, bu sistemin ekonomi genelinde uygulanabilirliği konusunda örnek teşkil edebileceği ifade edildi.
Gelir dağılımını iyileştirmek için köklü değişikliklere ihtiyaç var
Araştırma sendikal hakların güçlendirilmesi gerektiğine de dikkat çekti. Çalışanların daha adil bir ücret pazarlığı yapabilmesi için sendikaların güçlendirilmesi ve mevcut engellerin kaldırılması gerektiği vurgulandı. Bu çalışma, Türkiye’de geniş bir kesimin ekonomik refahını artırmak ve gelir dağılımını iyileştirmek için köklü değişikliklerin gerekliliğini ortaya koydu. Asgari ücretle çalışanların yanı sıra diğer gelir gruplarının da hak ettikleri düzeyde gelir elde edebilmeleri için atılacak adımların, ülke genelinde daha sürdürülebilir bir ekonomik yapının inşası açısından büyük önem taşıdığı belirtildi.
Maaşlar GSYH’nin de altında seviyeye düşüyor
Çalışmada, kamu sektöründeki memur maaşları, kamu üniversitelerinde çalışan akademik personelin maaşları, imalat sanayiindeki ücretli çalışanların ortalama ücretleri ve SGK’ya bağlı olanların emekli aylıkları gibi çeşitli gelir gruplarının asgari ücretle ve kişi başına gayri-safi yurtiçi hasıla (GSYİH) ile olan ilişkisi incelendi.
Veriler; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) gibi resmi kaynaklardan ve gerekli olması halinde, bu konuyla ilgili bazı akademik araştırmalardan derlendi. Elde edilen bulgular, özellikle 2014’ten sonra maaşların genelde asgari ücret seviyesine (hatta onun da altına) doğru hızla gerilediğini gösteriyor. Kamu çalışanlarının maaşlarında, akademisyenlerin maaşları ve emeklilerin aylıkları hem asgari ücretin, hem de kişi başına GSYİH’nin de altında bir seviyeye doğru düşüşler gösterdi.