Haziran ayının başında gecelik faiz yüzde 52,83’ten 47,02’ye geriledi. Söz konusu durum kredi faiz oranlarına yansımış ve 12 ay vadeli 100 bin TL kredinin geri ödemesi 136 bin TL’ye kadar düşmüştü. Oluşan bu durum özellikle ev alma hayali kuran vatandaşın heveslenmesine neden oldu. Ancak ekonomist Prof. Dr. Ayhan Bülent Topbaş, enflasyon gerçeğine dikkati çekerek mevcut ekonomi politikalarında faizin düşmesi gibi bir durumun olmayacağını belirtti. Prof. Dr. Toptaş, enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan politikanın yansımalarını ele alarak vatandaşa uyarılarda bulundu.
Bankalarda faiz oranlarında küçük bir düşme yaşanmasının genelde bir faiz indirimi olacağı ihtimalini güçlendirmediğini, böyle bir durumun gerçekçi olmadığını dile getiren ekonomist Prof. Dr. Topbaş, “Çünkü enflasyon yüzde 75 seviyesinde. Bu seviyedeyken kredi faizi düşsün, mevduat faizi düşsün bana çok olası gelmiyor. Yapılırsa enflasyonla mücadele zarar görür. Zaten yıl sonunda yüzde 43-45 civarında bir enflasyon bekleniyor. Ancak bu seviyeye düşer. Enflasyon yüzde 75’ken faiz oranları yüzde 50 iken faiz oranlarının düşmesini beklemek gerçekçi değil. Bunun yapılması söz konusu olursa enflasyonla mücadele zarar görür” dedi.
‘YIL SONUNDA DÜŞMELİ’
Enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan para politikasının rayına oturduğunu ifade eden Prof. Dr. Toptaş, “Şunu da görüyorsunuz, asgari ücrete zam konusu bile gündeme gelmiyor. Çünkü bu işten başka türlü çıkamazlar. Yıl sonunda beklenmedik bir enflasyon rakamı ortaya çıkarsa hiç hoş olmaz. Zaten iktidar bu anlamda çok büyük bir açmaz içinde. Büyük ekonomik hatalarla geldik bu noktaya. Ekonomi politikaları hatalarıyla geldik. Yaşanan sıkıntılar bu şartlarda geçmez, azalmaz. Acı reçeteyi içeceğiz” sözlerini kaydetti. Öte yandan Türkiye’de iktidarıyla muhalefetiyle oluşan mevcut siyasi düzenden kaynaklı asgari ücret, emekli maaşı, fakirlik, faiz ve enflasyon gibi konuların her zaman konuşulmaya devam edeceğinin altını çizen Toptaş, “İşimiz çok zor” mesajını verdi.
‘KISARKEN ÜRETMELİYİZ’
Enflasyonu düşürme kapsamında ihtiyatlı şekilde frene basıldığını aktaran Toptaş, asgari ücret, emekli maaşı gibi konular yerine yüksek teknoloji ve üretimin konuşulması gerektiğini söyledi. Toptaş, “Gündemimiz üretimi artırmak olmalı. Ama biz buralara gelemiyoruz. Ayağımız yorganımıza uygun mu değil mi, arttı mı yetti mi, dış ticaret açığı, bütçe açığı, vatandaşın kişisel açığı gibi gibi konuları konuşuyoruz ama öyle bir ortam yok. Sizin üretimi teşvik edebilmeniz için huzurlu, sakin politikacıların olduğu, bir problem çıktığı zaman yargıda çözülebildiği bir ortam olmalı” ifadelerini kullandı. Ülkedeki kaos ortamının da üretime engel olduğunu dile getiren Toptaş, “Üretimi teşvik eden, hijyenik bir ortama ihtiyacımız var. Mesela roman yazmaya çalışıyorsunuz ama oturduğunuz apartmanda sürekli bir gürültü var. Yazamazsınız” dedi.
‘GELİR EŞİTSİZLİĞİ VAR’
Mevcut ekonomik durumda ev almak isteyenlerin de umutlarının tükendiğini savunan Toptaş, “Evi olan da aidatı ödeyemeyecek duruma geldi. Çünkü bir gelir eşitsizliği de oluştu. Adamın serveti var, geliri yok. Bir barınma kriziyle karşı karşıyayız. Ara yatırımlarla yol almaya çalışacaksınız. Tasarruf edeceksiniz. Bunları ara yatırımlarla yapmak ve bu noktalarda da çok dikkatli olmak gerekiyor. Gayrimenkule geçişte küçük bir daire alarak başlayabilirler” sözlerini kaydetti. Prof. Dr. Toptaş, son olarak kişilerin kendi tasarruf önlemleri alması gerektiğini ve gelir gider dengesini doğru oluşturmaları gerektiğinin altını çizdi. Ekonomideki kötü gidişatın insanlara yansımasını değerlendiren Toptaş, “İnsanlar geçim derdinden dolayı tamamen hayatını sürdürmeye odaklanmış durumda. Sokakta, metroda, ortak yerlerde karşılaştığımız insanlar oldukça düşünceli, sıkıntılı, yarı depresif gözüküyor. Bir taraftan da bu problemleri izliyorlar. Sürekli bir gerginlik onları rahatsız ediyor. Bizdeki sıkıntı şu; problemler hep olur, insanların çözme ve mücadele etme kapasitesi az. Özellikle ekonomik sorunlar nedeniyle kendi kişisel problemleriyle mücadele etmeleri de azalıyor” diye konuştu.
KAYNAK: