Mevcut para politikası, bankalar açısından her geçen hafta mevduat faizlerini cazip olmaktan çıkartan bir çözümsüzlük yaratıyor.
Baz etkisine güveniyoruz lakin Dolarizasyona karşı elimizdeki tek silah halen mevduat faizleri.
Son üç ay itibariyle yani geçmiş açısından TL mevduatta oluşan negatif reel getiri; gelecek açısından ise beklenen enflasyon patikasına göre oluşacağı düşünülen pozitif reel getiri aynı pencerenin iki farklı manzarasını oluşturuyor.
Tasarruf sahibi ise satın alma gücünün korunabilmesi açısından mevcut durumu halen riskli görüyor.
Yani yerli tasarruf sahibinin tam manasıyla ikna edilebildiğini söylemek zor.
Bu tablonun nedeni ise, tekrar edersek gerileyerek ortalama %47-50 bandına oturmuş olan TL vadeli mevduat faizlerinin teşvik ediciliğinin en azından bu ay itibariyle yetersiz kalması.
TL mevduat faizlerindeki gerilemenin yarattığı çıkmaz sokak probleminin temelinde TL likidite yatıyor.
Ve artık kesin olan şu ki, TL likiditeyi mevduat faizleriyle neredeyse başa baş oranlarla TL Depo Alım ihaleleri yoluyla çekmek artık işe yaramayacak.
Çözüm, bankaların topladıkları TL likiditeden reel pozitif getiri temin etmelerini sağlamakta.
Yani ve kısaca bu durum Merkez Bankasının tek başına çözebileceği bir sorun olmaktan çıkmış vaziyette.
Tekrar edersek,
Bankalar TL topluyor,
Her vade dönüşünde kartopu yuvarlanıyor ve TL likidite artıyor.
Kredi veremeyen, etkin bir menkul kıymet bulamayan bankalar ise daha fazla TL toplamaktan imtina ediyor ve mevduat faizlerini aşağıya çekiyorlar.
Bir de üzerine döviz kredi büyümesine sınırlama gelince;
Yani yerli için de ‘carry trade’ imkanı ortadan kalkınca;
Dolarlar satılmak zorunda kalınıyor ve,
Bankalar açısından diğer bir gelir alternatifi de ortadan kalkmış oluyor.
İşte bu durum sürdürülemez bir döngü yaratıyor.
Nitekim Mehmet Şimşek kaçınılmaz çözümün ipucunu verdi, dedi ki: Merkez Bankamız ihtiyaç duyarsa, gerektiğinde likiditeyi çekmek için borçlanacağız!
Sn. Bakanın söylemenin meali şu;
Bankaların durumunu biliyoruz,
Reel olarak zarardalar.
Onları kurtarmak için, normal üzeri getiri sunan ayrıcalıklı bir bonoyla borçlanabiliriz.
Hatırlarsınız, bu çözümün hafızalarımıza yerleşmiş ismi Süperbono!
Adı her ne olursa olsun,
Bundan kaçış yok gibi duruyor.
Yani bankalara özel, yüksek getirili borçlanma araçları hiç olmadığı kadar ekonomi yönetiminin masasında ve ajandasında yer almış vaziyette.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN